Türkiye’de yaşayanların vay haline! Araştırmanın neticeleri azmanları ..

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

En acı birincilik: Türkiye’de yaşayanların v… Türkiye’de her 100 kişiden 54’ü, anksiyete, depresyon ve somatizasyondan (psikolojik stresin vücutta fiziksel emarelere dönüşmesi) en az birini yaşıyor ve bu oranla Mısır’dan sonra ikinci sırada yer alıyor. Tek başına somatizasyon sıklığındaysa yüzde 37 ile dünya birincisiyiz. İşte…

Antalya’da düzenlenen 40. Ulusal Gastroenteroloji Haftası ve 11. Ulusal Gastroenteroloji Cerrahisi Kongresi Başkanı İç Hastalıkları ve Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Serhat Bor, ‘Fonksiyonel Sindirim Sistemi Hastalıklarının Dünya Prevalansı Roma Çalışması’nın psikiyatrik neticelerini paylaştı.

TEK BAŞINA PSİKİYATRİK HASTALIK

Diken’den Mesude Erşan’ın haberine göre, fonksiyonel sindirim sistemi (gastrointestinal) hastalıkları grubunda irritabl bağırsak sendromu (IBS), fonksiyonel dispepsi (hazımsızlık), irritabl bağırsak hastalığı (İBH), reflü ve benzerleri yer alıyor. Bu hastalıklar yaşam kalitesini düşürüp işgücü kaybına, gereksiz tetkiklere ve ilaç tüketimine neden oluyor. Genelde kadınlarda daha sık görülüyor ve yaş ilerledikçe sıklıkları azalıyor.

BU KADARI BEKLENMİYORDU

Çalışmaya göre 22 fonksiyonel sindirim sistemi hastalığından en az birinin kriterlerine uyanların oranı yüzde 40. Bu ankete katılanlar hastalık tanısı almamış fakat kendilerindeki emareleri ifade etmişler. Söz konusu araştırmanın neticeleri karşısında şoke olduklarını belirten Prof. Dr. Serhat Bor, “Bekliyorduk fakat bu kadarını değil” dedi. Anksiyete, depresyon ve somatizasyondan en az birini yaşayanların dünya ortalaması yüzde 37.7. En düşük oran yüzde 24 ile Hollanda’da. Ardından yüzde 27 ile Japonya, yüzde 28 ile Çin geliyor.

“BUGÜN MİDESİ AĞRIR, YARIN BAŞI DÖNER”

Sadece somatizasyona bakıldığında Türkiye bu kez birinci. Prof. Dr. Serhat Bor, konuyla ilgili şunları söyledi:

“Bu çok acı. Somatizasyon bozukluğu psikiyatrik problemlerin bedensel olarak dışavurumu. Kişinin kendisinde bir takım bedensel yakınmalar olduğuna çok inanması ve bunlar için devamlı doktora gitmesi diye tanımlamak mümkün. Çoklu yakınma gösterirler. Bugün midesi ağırır, yarın başı döner, öbür gün eli ayağı uyuşur, diğer gün ishal olur. O yüzden somatizasyon tek başına bir psikiyatrik hastalık. Fonksiyonel sindirim sistemi hastalıklarıyla ortaya çıkar. Bunu en çok biz gastroenteroglar biliyoruz.”

“HASTA OLDUKLARINI FAKLAT DOKTORLARIN BUNU BULAMADIĞINA İNANIYORLAR”

Bu hastaların sürekli, “Kanserim var, midemde ülser var” diyerek, hekim hekim dolaştığını, çok sayıda tetkik yaptırdığını, bir hastalıkları olduğunu fakat hekimlerin bulamadığına inandığını belirten Prof. Dr. Serhat Bor’a göre aslına bakarsak bu durum somatizasyon bozukluğu:

“En acısı da bu. Bu tetkikler yalnız anksiyeteyi daha da kötüye götürüyor. Genç bir kadının kabızlığı için üç kez kolonoskopi yaptırmasının tek anlamı, anksiyetesini daha kötüye götürmesi, somatizasyonunun artması. Sonra bizlere diyorlar ki, ‘Ben de çok mühim bir şey var ve siz bulamıyorsunuz’ Aslında buluyoruz ve anlatmakta çok sorun çekiyoruz. Diğer yandan anksiyete ve depresyon, fonksiyonel sindirim sistemi hastalıklarını çok daha ağır hissettiriyor.”

Fonksiyonel sindirim sistemi hastalıkları ile anksiyete arasında etkileşime sık rastlanıyor. Özellikle IBS, hazımsızlık, reflü gibi hastalıklar anksiyete düzeylerini artırabilir. Aynı şekilde anksiyete de emareleri şiddetlendirebilir.

“FARKINDALIK VE KLİNİK SAYISI ARTTI”

Tedavide hem fonksiyonel sindirim sistemi hastalıkları emareleriyle başa çıkmak hem de anksiyeteyi yönetmek önemli. İlaçlar, psikoterapi, stres yönetimi teknikleri, düzenli egzersiz ve diyet değişimleri gibi çeşitli yaklaşımlar kullanılabilir.

Ayrıca ekip yaklaşımı, hastalara hem fiziksel hem de duygusal açıdan destek sağlama da etkili olabilir. Prof. Dr. Serhat Bor, şu şekilde konuştu:

“Mutlaka psikiyatriyle yan yana, omuz omuz düzeltmemiz gerekiyor. Bunlar, psikiyatrinin de mutsuz olduğu bir hasta grubu. Çünkü hastayı biz zorluyoruz gitmesi için. Çok da gönüllü gitmiyorlar. Altta yatan organik bir hastalık olduğundan ve bizim bulamadığımızdan çok eminler. Bu yüzden zorlanıyoruz. Vakalarda artış mı var, görünürlük mü artış konusu tartışmalı. Bence ikisi birden. Bir yandan farkındalıklar arttı, diğer yandan klinik artış da var.”

Türkiye’de yaşayanların vay haline! Araştırmanın neticeleri azmanları ..

Yorumlar kapalı.