“Cenevre Süreci ve Sonrasında Muhtemel Gelişmeler” konusu GAÜ’de ele alındı

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

[ad_1]

Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) Siyasal Bilimler Fakültesi tarafından düzenlenen “Cenevre Süreci ve Sonrasında Muhtemel Gelişmeler” konulu online panel gerçekleşti.

GAÜ Siyasal Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve KKTC’nin ilk kadın Büyükelçisi, Yrd. Doç. Dr. Hasibe Vehbi Şahoğlu moderatörülüğünde gerçekleşen panele, GAÜ Siyasal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ulvi Keser, GAÜ Siyasal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ersoy Önder, GAÜ Siyasal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi ve Güvenlik Araştırmaları Direktörü Dr. Sadık Akyar konuşmacı olarak katıldı.

GAÜ’den verilen bilgiye göre, müzakere süreci ve öncesi hakkında açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Ulvi Keser, bugün itibariyle hem KKTC’nin hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin hangi pozisyonda durduğunu anlayabilmek için müzakere sürecinin geçmişini anlamakta fayda olduğunu söyledi.

Keser “1967 itibarıyla bizim için çok önemli bir tarih var: 15 Kasım 1967. KKTC’nin kuruluş gününün 15 Kasım’a denk getirilmesi de zaten bu yüzden. Grivas liderliğindeki silahlı Rumların 1974 öncesinde Kıbrıslı Türklere yönelik son saldırısıdır. 15 Kasım 1967’nin ardından Kıbrıs farklı bir ivme kazanır, farklı bir pozisyona evrilir” dedi.

Keser açıklamalarının devamında şunları kaydetti:“Bizim Kıbrıs Türkleri olarak Adada hep savunmacı pozisyon içerisinde olmamız, Yunanistan ve Rumların kontrollü bir gerilim stratejisi içerisinde Kıbrıs sorununu bizim karşımıza farklı uluslararası platformda ortaya koyması ve Rumların özellikle 2004 Annan Planı sürecinden itibaren huysuz ve şımarık bir siyaset içerisine girmesi. 1 Nisan 1955 itibariyle Adada İngilizlere, Kıbrıslı Türklere sonrasında da kendilerine yardım etmeyen Rumlara saldıran kim? Bu soruların cevaplarını bulabilirsek, müzakere sürecinde neredeyiz? 53 yıldan beri bu soruna neden çözüm bulunmuyor? Anlayabiliriz.Kıbrıs’taki çatışma ortamını sonlandırmak için 1959 yılında Londra- Zürih anlaşmalarıyla kurulan bir Cumhuriyet var. Bu Cumhuriyetin yıkılması için faaliyet gösteren kim?”

“BUGÜNÜ ANLAMAK İÇİN DÜNÜ BİLMEK GEREKİYOR”Keser; bugün gelinen noktada 5+1 görüşmelerde sadece BM değil AB’nin de bu konunun doğrudan içerisinde olduğunu kaydederek, “Biz bu tarihi süreçlerin içerisinde hukuki olmak üzere her türden haklarımız ile ilgili olarak farklı sebeplerle pasif durumda kaldık. Hep haklarımızı çekinerek, tereddütle savunmaya çalıştık ve bugüne kadar bu şekilde geldik. Dolayısıyla bizim bu çerçeveden çıkmamız gerekiyor” dedi.

AKYAR: “TÜRK TARAFI İLERİYE HIZLA GİTMEYE DEVAM EDİYOR”Cenevre görüşmelerine gelinen süreçte ve sonrasında Rum tarafının politikaları hakkında açıklamalarda bulunan Dr. Sadık Akyar, “Türkiye’nin yarattığı sondaj arama, sismik araştırma gemileri, Türkiye’nin askeri teknolojide gelmiş olduğu seviye, Maraş’ta atılan adımlar, seçimler, Adada iki devletli çözüm var. Yani Türk tarafı ileriye hızla gitmeye devam ediyor. Bu politik gelişmeler esnasında Cenevre’ye gidildi ve orada da Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar, açık bir şekilde tüm taraflara iki devletli çözüm olanaklarını tekrarladı.” ifadelerini kullandı.BM Genel Sekreteri Guterres’in, Kıbrıs sorununu çözüp tarihe geçmeyi planladığını kaydeden Akyar, Cumhurbaşkanı Tatar’ın, Cenevre’de açık yüreklilikle Ada’da birleşme değil iki devletli çözüm olması gerektiğini bütün dünyaya ilan ettiğini kaydetti ve Rum kesiminin konuya çözüm odaklı yaklaşmadığı sürece kaybetmeye devam edeceği görüşünü belirtti.ÖNDER: “TÜRK TARAFINDAN TAMAMEN BARIŞ ODAKLI TALEPLER VAR”“Doğu Akdeniz Gerilimine Cenevre görüşmelerinin etkileri” hakkında açıklamalarda bulunan Yrd. Doç. Dr. Önder de şunları söyledi:“1960’daki Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nda Cumhurbaşkanının Rum, Cumhurbaşkanı Yardımcısının Türk olması; 10 üyeli Bakanlar Kurulu’nda 7 üyenin Rum, 3 üyenin Türk olması, 50 üyeli parlamentoda 35 Rum 15 Türk olması aslında Rum ve Türklerin birlikte federatif bir çözümle Cumhuriyet kurduğunu gösteriyordu. Enteresan olan konu, bir federasyondan bahsetmek için bir toprak olması lâzım. Fakat Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduğunda bir adanın bölünmüşlüğü yoktu. Türkiye, İngiltere, Yunanistan garantör ülkeler. Bu demektir ki Kıbrıs Anayasası bu garantör ülkeler olmadan hiçbir şekilde beraber veya ayrı ayrı değiştirilemez.

1974’te yaşanan Kıbrıs Barış Harekatı’nda alansal bölünme sağlandı. Yani güneyde Rumlar, kuzeyde Türkler bir şekilde iki ayrı grup olarak bölünmüş oldular. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in de dediği gibi aslında biz sadece Türklere değil Rumlara da barış getirmeye geldik. 1974’ten sonra askeri bir operasyon olmasına rağmen Kıbrıs’ta barış sağlandı.Şimdi bu zamana kadar federatif çözümle ilgili yapılan bütün çalışmalar bütün görüşmeler sonuçsuz kaldı. 2021’e geldiğimizde gayriresmî 5+1 toplantısında bu konu gündeme getirildi. Uluslararası statüsü ve eşit egemenliğin garanti altına alınması ve ‘iki devlet bir anlaşmaya varırsa birbirlerini eş zamanlı tanıyarak garantörler tarafından da desteklenecektir’ ibaresi de çok önemli. Türk tarafından tamamen barış odaklı talepler var.”

[ad_2]

“Cenevre Süreci ve Sonrasında Muhtemel Gelişmeler” konusu GAÜ’de ele alındı